Neden inanmıyoruz artık gazete haberlerine…Neden öfke doluyoruz TV kanallarına?
Biliyoruz artık çok şeyi… Tıpkı Nazım ustanın dediği gibi yalanı da biliyoruz ve anlıyoruz;
*
Annelerin ninnilerinden
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı
*
Tam da ölüm yıldönümü büyük ustanın…Onu bir zamanlar hain ilan etmişlerdi.
Ve o bir şiiriyle kendini hain ilan edenlere tokat gibi cevap vermişti:
Vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
*
En kolayı suçlamaktır. Yarım asırdır suçlarız ve kendi gerçeğimizi unuturuz. Kısa süre önce kediye, köpeğe tecavüz haberleri yoğunlaşmıştı, fetvaların en iğrenci diyanet eliyle verilmişti günün birinde. 9 aylık bebeğe tecavüz edildiğini, 3.5 yaşındaki çocuğun tecavüz edilip öldürüldüğünü, Ensar Vakfı’nda erkek çocukların ırzına geçildiğini, cezaevlerinde bile çocukların tecavüze uğradığını ne çabuk unuttuk değil mi?
*
Sahi; Aladağ’da kaç çocuk küle dönmüştü? 11’i çocuk 12 can neden yanarak ölmüştü?
Soruldu mu hesabı, sorulacak mı, yoksa unutulacak, unutturulacak mı? Unutturamazsınız!
Bu kara leke alnından çıkmaz, çıkmayacaktır da…
*
Buzdolabında bir çocuk cesedi neden saklanmıştı hatırlıyor musunuz? Sokağa çıkamıyorlardı, ateş altındaydılar ve kokmasın diye konulmuştu o 12 yaşındaki kız çocuğunun cesedi buzdolabına… Sahi Suruç’ta, Ankara’da, İstanbul’da, Gaziantep’te, Elazığ’da, Reyhanlı’da, Adana’da, İzmir’de niye öldük? Kendi evlatlarımızın bayrağa sarılı tabutları geliyor ardı arkası kesilmeden… Yoksul ocaklar, sıvasız evler, gecekondu mahalleleri, dağ köylerinden ağıtlar yükseliyor.
*
Tarım işçisiydik. Üç kuruş için sabahın köründe çıkmıştık yola. Ne kadar çok öldük kamyon kasalarından savrulup… Mülteciydik… Ne kadar çok öldük teknelerden denizlere gömülüp. Ne kadar çok kıyıya vurduk Aylan bebek gibi. İşçi ölümlerinde, iş kazası denilen bu iş cinayetlerinde Avrupa birincisi olduk. Ne kadar çok öldük madenlerde, inşaatlarda, asansör facialarında, çadır yangınlarında…
*
Ahlaksız, rezil, iki yüzlü, mide bulandıran ne kadar lanet olasılık, iğrençlik, Allahsızlık, kitapsızlık varsa hepsinin nasıl yaşandığına ölümler, tecavüzler, kitlesel katliamlar eşliğinde tanık olduk… Bunca yıkıma, bunca felakete bu alt üst oluşa ne demeli şimdi? Tamam mı, devam mı? |