Dünya Sağlık Örgütü’nün 2018 verilerine göre dünya genelinde kadınlarda en sık görülen kanserler arasında 4. sırada yer alan rahim ağzı kanseri, her yıl dünyada yaklaşık 500 bin kadının bu hastalığa yakalanmasına ve 250 bin kadının ölümüne neden oluyor. Acıbadem Adana Hastanesi’nde düzenlenen “Rahim Ağzı Kanseri” konulu söyleşide hastalık hakkında önemli bilgiler veren Acıbadem Adana Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ali Vardar, hastalığa karşı alınabilecek en büyük önlemin kadınları bu konuda eğiterek farkındalıklarını yükseltmek olduğunun altını çizdi.
Gelişmiş toplumlarda görülme sıklığı azalıyor
Rahim ağzı kanseri büyük ölçüde önlenebilir bir kanser türü olarak kabul ediliyor. Kadınların düzenli olarak sağlık hizmetlerine erişebildiği gelişmiş ülkelerde rahim ağzı kanseri görülme sıklığının 9. sıraya kadar düştüğünü belirten Prof. Dr. Mehmet Ali Vardar, Güney Amerika, Afrika, Uzakdoğu Asya, Doğu Avrupa ülkelerinde ise rahim ağzı kanserinin kadınlarda en çok ölüme sebebiyet veren hastalıklardan biri olduğunu vurguladı. Gelişmiş toplumlarda farkındalığın oldukça yüksek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Vardar, bu durumun kadınları bir şikayetleri olmamasına karşın kanser öncesi tarama testlerini düzenli olarak yaptırmaya yönelttiğine dikkat çekti. “Erken teşhisle gelen başarılı tedavi süreçleri kadınların yaşam standartlarında iyileşme sağlayarak sosyal yaşamını ve kimliğini koruyabilmesi açısından da çok büyük önem taşıyor” diyen Vardar, bunu başarabilmiş ülkelerde bu hastalığın son 50-60 yılda hızla azalıp gerilediğini söyledi.
Nedeni HPV virüsü
Rahim ağzı kanserinin kesin nedeni HPV virüsü. Cinsel yolla bulaşan bir virüs olan ve dünya genelinde en yaygın olarak bulunan cinsel yolla bulaşan ajanların başında gelen HPV’nin 200’den fazla çeşidi bulunuyor. Hem kadınlar hem erkeklerde bulunan bu virüsün 15 ila 18 kadar çeşidi kansere neden olabiliyor.
Erken yaşta cinsel hayata başlayanlar risk altında
HPV en yoğun olarak erken yaşta cinsel hayata başlayanlar, çok sayıda cinsel partneri olanlar, sigara içenler, diğer cinsel geçişli hastalıkları geçirenler ve bağışıklık yetmezliği olanlar için risk yaratıyor. HPV virüsü cinsel ilişki ile rahim ağzı hücrelerine girdikten sonra yıllarca sessiz kalabiliyor ve bu dönemde kişinin hiçbir şikayeti olmuyor. Genellikle genç yaşlarda virüsü alan kadınların yaklaşık yüzde 80’inde, vücudun doğal savunma sistemi ortalama 2 yıl içinde bu mikrobu temizleyebiliyor. Yani HPV ile enfekte olmak mutlaka kanser olmak anlamına gelmiyor. Bulaşması için fiziksel temasın şart olduğu bu hastalığın, ortak kullanılan banyo malzemelerinden, havuzlardan tuvaletlerden bulaşması ise söz konusu değil.
15-20 yıl içerisinde kansere dönüşebiliyor
Rahim ağzında HPV sonucu değişmeye başlayan hücrelerde kanserin ortaya çıkması 15-20 yılı bulabiliyor. Düzenli kontrollerini yaptıran hastalar erken teşhis durumunda kolaylıkla tedavi edilebiliyor ve rahimin alınması gibi önemli ameliyatlara gerek kalmadan sağlıklarına kavuşabiliyorlar.
HPV aşısı ve smear testleriyle büyük ölçüde korunma mümkün
Rahim ağzı kanserinden korunmanın ilk aşamasını HPV aşıları oluşturuyor. Üst yaş sınırı bulunmayan ancak genellikle 11-12 yaş döneminde yapılması önerilen bu aşılar sayesinde vücut mikroba karşı direnç kazanıyor. 2’li, 4’lü ve 9’lu tipleri bulunan bu aşıların koruma oranı yüzde 90’a kadar çıkabiliyor. HPV aşıları erkeklere de uygulanabiliyor.
Korunmanın ikinci aşamasında HPV testleri ve servikal sürüntü (smear) testi yer alıyor. Türkiye’de rahim ağzı kanser tarama testi olarak Sağlık Bakanlığı’nın yaklaşık 5 yıldır uyguladığı bir ulusal tarama programı mevcut. Bu program çerçevesinde bakanlığa bağlı aile sağlığı merkezlerinde ve KETEM’lerde ücretsiz HPV testi ve smear yaptırılabiliyor. Bu programla hedef 30-65 yaş arası kadınların ülke genelinde 5 yılda bir taranması. Kanser yapabilen yüksek riskli HPV virüsünü taşıyan veya smear taramasında anormal hücreler saptanan kolposkopi denilen daha ileri bir tetkik için uzmanlara yönlendiriliyor.
Kolposkopi kesin tanıya giden yolu açıyor
Rahim ağzının mikroskop ile büyütülmüş görüntü altında incelenmesi işlemine kolposkopi adı veriliyor. Ağrısız bir işlem olan kolposkopide riskli bir alan saptanırsa biyopsi alınarak hastanın kanser öncesi hangi aşamada olduğu tespit ediliyor ve kansere dönüşebilecek bir bölge mevcutsa LEEP adı verilen bir yöntemle bu riskli alanlar çıkartılıyor.