Seray Sayar Levent | 10 Ocak 2024 | Alt Manşet, Genel, Gündem, Manşet, Sağlık, Son Dakika, Sürmanşet, Tüm Manşetler, Yerel Haberler A- A+
Bugün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, tarihte 9 Patron Boykotu diye de geçer. 212 sayılı kanun çıkarılmasına ve iktidara karşı gelen patronlar…
Ya şimdi?
Eğer paran varsa ez alttakini gitsin… Hakmış, adaletmiş… Kimin umurunda. Ancak bir gerçek var ki bütün bu çiğnenen değerler, yasalar bir gün çiğneyene de lazım oluyor. Tarihte bunun çok fazla örneği de vardır.
Son 30 yıldır ki bunun son 20 küsur yılı, artık bariz bir şekilde, hepimizi gizli kast sistemine sokarak bilinçli ya da bilinçsiz zaten eğitim sisteminin içine kadar yerleştirdiler.
Anlayacağınız sınıf ayrımını daha çocukken bilinçaltımıza yerleştirilmesine izin verdik,
Peki, bütün bunlardan kim suçlu?
Aman hemen “iktidar” demeyin. Bizim ağzımıza artık iktidar, muhalefet söylemleri pelesenk olmuş.
Hayır, asıl suçlu biziz… Sen değerlerine, vatanına sahip çıkmayıp, daha kolayını param var diyerek yapıyorsan, o zaman sen, ben, hepimiz bu çarpık düzenin suçlusuyuz.
Kaç zamandır takip ediyorum habire özel okullara veryansın ediliyor, neden ki?
Serbest ekonomi, isteyen istediği işi açarda, yaparda. Devlet,belediyeler bu özel okulların vergileriyle ayakta durmuyor mu?Neden “okul açmayın” desin ki… Ayrıca talep olmazsa arz olmaz..
Hal böyle olunca, her yere gereğinden fazla özel okullar açıldı. Ayrıca bir memurun yani orta düzeyde geliri olan vatandaşın çocuğunun bu kurumlarda okuyacağı kadar makul ücretlere…
Şimdi de okullar ücretleri çok yükselti diyerek kampanyalar düzenleniyor. Ben şunu çözemiyorum. Okullar çocuklarınızı zorla alımı koyuyor ya da velilere tehditle mi kayıt yaptırılıyor?
Ben bunu söyleyince bana verilen tek cevap “devlet okullarında eğitim mi kaldı?” Siz böyle düşündüğünüz sürece zaten bu ülke hiçbir zaman refaha kavuşamaz.
Bizim zamanımızda mesela; Adana’da 2 ya da 3 tane kolej vardı. Onlara da Adana’nın en zengin ailelerinin çocukları giderdi. Nedeni “benim çocuğum daha iyi eğitim alsın” değildi. Çoğu büyük tüccar, fabrikatör, büyük çiftçiydi. Sonuçta hepsinin çocuğu işin başına geçecek ve baba mesleğini devam ettirecek kitlelerdi. Yani “okusun da falanca bir meslek sahibi olsun” derdinde olmayan insanlar.
Kızlarını da kendi çevrelerinden biriyle evlendirmek, başka çevreden oğlanlarla arkadaşlık etmelerini önlemek için bu kolejlere de okuturlardı. Elbette bu şekilde düşünmeyenler de vardı, ancak durum genel olarak böyleydi. Ayrıca kolej sınavları vardı. Sınıf içinde başarı sağlayan çocuklar bu sınavlara girmeye hak kazanırdı. Öyle herkes kolej okuyamazdı.
En önemlisi neydi biliyor musunuz?
Bilmem kaç kişilik sınıfta ailesi kapıcı olanda, hastane sahibi olanda aynı yerde ve aynı şartlarda okurdu.İşte eğitimde eşitlik o zaman vardı.
O zamanlar eğitim çok mu kaliteliydi sizce? O dönemde de sürekli eğitim sistemine eleştiriler gelirdi. Ancak insanlar bu derece sınıf ayrımını hiç yaşamıyordu. En azından çocuklar…
Her sosyal-ekonomik ve kültür farkını gördüğün bir sınıf düzeninde büyüdüğünüz zaman,az ya da çok o kültürleri tanıyıp hayatınızın akışını ona göre düzenleme şansınızda oluyordu.
Okullar aslında, bir ulusun birleştiği, birbirini anlayabileceği, aynı noktada buluştuğu topluma yön veren gerçek ve güçlü bir dinamiktir. Farklı kültür ve yaşamları hayal etmiyor birebir görebiliyordun.
Ya şimdi?
Okulların, “eğitimin içi boşaltı deniyor”. Neden?
Eğer siz çocuğunuzu devlet okuluna yollamış olsaydınız, evladınız hiç beslenme getiremeyen arkadaşına yarenlik yapacaktı, Azınlık diyerek ötelediğiniz çocukları anlamaya ve kin gütmeden büyümeyi öğrenecekti. Çok geliri olanla, az geliri olanın da insan olduğunu, asıl meselenin iyilik olduğunu görecekti.
Beğenmediğiniz eğitim sistemine aklınız, eğitiminiz yettiği için karşı gelecektiniz.
O beğenmediğiniz kesimin, Türkiye nüfusunun çoğunluğunu kapladığını unutup, çocuklarınızı cam fanusta büyüttüğünüz de o çocuk kendini savunmayı,hakkını aramayı hiçbir zaman öğrenmeden aile kuracak…O yüzdendir ki ayrılıklar,kavgalar bu derece çoğaldı.Zira toplum içinde yaşayan bireyler birbirini tanımadan büyümeye başladı.
“Devletimize, milletimize, ülkemize sahip çıkalım” diyorsanız ki her Türk vatandaşının boyun borcudur. Önce kendimize dönüp, eşit eğitim ve haklar için bireysel tavrımızı koymak zorundayız.
Bugün ne çok yazdım. Çünkü hem “çocuğum seçkin” olsun diyorsun, hem devletin okullarını beğenmeyip paralı eğitimi seçiyorsun, hem de dönüp “bu ne çok zam yahu” diyorsun. Yok öyle bir dünya…
Özel okul öğretmenleri “maaşımız az” diyerek ayakta, KDV artışları, kiralar, devlete, belediyelere ödenen ücretler ortadayken son kavga edeceğiniz yerlerdir özel kurumlar.
Ben de özel kurum işletmecisiyim, ancak bizim durumumuz çocuk sağlığı ve bakımı odaklı olduğu için çok farklı. Ancak devletin okulları varken madem “ben özelim” diyorsunuz… Ben de buna “ ne yaman çelişki” derim.
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın akıl ve beden sağlı8ğınızı korumaya çalışın!