Vahşi
kapitalizm kaderden başka bir şey yapamayan halkın üstünde ceberut şekilde
tepinirken ne yaptık? Cevap çok net, koskoca hiçbir şey!…
Hep güçlüden
beklenen bir şeyler olunca! doğal olarak onun yörüngesinde dönmen çok normal.
Bakın, halkı sokak hayvanların sanki tüm insanları ısırdı düşüncesine
inandırmak için her gün görüntü yaydılar. Onun arkasındaki kadın haklarını
unutturdular, onun arkasındaki ekonomik sarsıntıyı unutturdular, sadece kendi
yaptıklarının konuşulmamamasın amaç. Her şey ellerinde güç, makam, taraftarlık.
Hal böyle olunca padişahın soytarıları çok olurmuş. Neden basit, “ben rahat
yaşayım “gerisinin canı cehenneme”. Gelin Dünya’da tüm sloganları çöpe
atalım. Neden? Çünkü o sloganlar hep bir haksızlık için üretilmiştir, Dünya’da
haksızlık sadece egemen güçlerin güçsüz halklara karşı kullandığı güce
dönüştüğü için meydana gelmiştir. Slogan derimde gençliğim aklıma geldi. Birkaç
sloganda ben atayım buradan. “Açlıktan kuduran itler vatanı yemek ister,
kahrolsun faşizm, tek yol devrim”. Neyse sloganları kısa keselim neme lazım
şimdi hemen emniyet kuvvetleri taka, duka girişmesin.
Bakın,
Tam 40 yıl
önce, haksızlık ve güçlüden hakkımızı almak için attığımız sloganlar hala
gündemdeki yerini koruyor, demem o ki, uzun yıllar geçse de Dünya güçlüden
yana, dünya sömürüden yana, ona karşı hiçbir şekilde değiştirecek bir atılımı
yapamamışız!…
İşin en garip yanı, yıllar içinde slogan atanlarda karşı tarafa yavaş, yavaş kaytarmaya başlamış! neden belli, güç ve para.
Yıllar
içinde ananelerimizi yitirdik ve kapitalist düzene yenilmeye başladık, onla
beraber çıkarcılık, sadece ben “kapitalizmin” özellikleri olan unsurları
kendimizde görmeye başladık. Bundan yine deyim 40 yıl önce, “küçüğün büyüğe
karşı saygısı gereği yanında sigara içmeyen bir gençlik vardı, mahallede bir
cenaze varsa bir hafta televizyon açılmaz eğlence yapılmazdı, öğretmene karşı
müthiş bir saygı vardı, öğretmeni gördüklerinde ayağa kalkan bir nesil vardı”.
Her toplum
illa topla silahla işgal edilmez, önce aile yapısı çökertilir, sonra üretimden
vaz geçirtilir, sonrası zaten çok kolay biat kültürü öne çıkar karşıdan
beklenen bir şeylerle artık farkında olmadan onun hakimiyetine girmiş olursun.
Bu her kademede böyledir, en önemlisi siyasi hayatta daha çok öne çıkar.
İstiklal
marşının yazarı Mehmet Akif Ersoy, “Allah bu millete bir daha istiklal marşı
yazdırmasın” derken sonsuz bir çaresizlik içinde nasıl egemen güçlere zafer
kazanıldığını belirtmek istiyordu. Bazen kendi, kendime soruyorum o halk şimdi var mı diye, ya
da ne kadar dejenere oldu o halk? Siz eğer böyle bu kadar kişisel ahvaller için
çabuk çözülürseniz gelen beyler sizi böyle uzun süre yönetir ve kendileri
saraylarda yaşar ve siz bu kadar derin fakirlikte iken kendini alkışlatır. Uyu
memedim, uyu…
Dedim ya,
belki Dünya’yı değiştiremeyiz fakat kendimizi feda ederek bazı soru
işaretlerini harekete geçirebiliriz.