12 Haziran Dünya Çocuk işçiliği ile Mücadele Günü sebebiyle Avukat Elvan Kılıç’ın kaleme aldığı yazıyı bilgilerinize sunarız…
Avukat Elvan Kılıç
12 Haziran Dünya Çocuk işçiliği ile Mücadele Günü ve Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre de 152 milyon çocuk işçi var. Çocuk kavramını hukuki açıdan ele aldığımızda ise “yasalarca tespit edilen belirli bir yaşın altında olduğu için fiziksel, zihinsel, sosyal, psikolojik ve ahlaki gelişimini tamamlamamış, bu nedenle özel olarak korunmaya muhtaç olan kişi olarak tanımlayabiliriz.
Çocuk işçi kavramında “Çocukluk” ve “gençlik” dönemleri arasında kapasite, beceri ve ihtiyaç farkları bulunduğundan bu kavramların birbirinden ayrılması ve bu ihtiyaçlara uygun farklı hükümlerin öngörülmesi gerekmektedir. Bu konudaki en net ayrım ve tanım Avrupa Birliği’nin 1994 tarihli 94/33/EC Sayılı Gençlerin İşyerinde Korunmasına İlişkin Yönerge’sinde yapılmıştır. Yönerge “çocuk”, “genç” ve “ergen” kavramlarını ayrı ayrı tanımlamıştır. Söz konusu Yönergenin 3. maddesine göre genç ,18 yaşın altındaki herhangi bir kişiyi, çocuk 15 yaşın altındaki herhangi bir kişiyi veya ulusal mevzuat uyarınca halen zorunlu tam zamanlı eğitime tabi kişiyi, ergen (adolescent) en az 15 en fazla 18 yaşında olup ulusal mevzuat uyarınca tam zamanlı eğitime tabi olmayan genç işçiyi ifade etmektedir.
Türk İş Hukukunda da 4857 sayılı İş Kanununda yukarıda anılan yönergeye uygun olarak çocuk işçi ve genç işçi kavramları kullanılmıştır. Ancak bu kavramlara ilişkin tanıma yasada değil, 6.4.2004 tarihli “Çocuk ve Genç İşçilerin Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te yer verilmiştir. Buna göre genç işçi, “15 yaşını tamamlamış, ancak 18 yaşını tamamlamamış kişiyi” ifade etmektedir. (Yön.m.4) Çocuk işçi ise, “14 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış ve ilköğretimini tamamlamış kişi” olarak tanımlanmıştır.
Uluslararası kaynaklarda çocuğun yaptığı işin niteliğine göre “çocuğu sömürücü nitelikte olan ve olmayan” işler şeklinde bir ayrım yapılmaktadır. Bu doğrultuda çocuğun her türlü çalışması mutlaka ona zarar verici nitelikte görülmemekte, hatta bazıları onun gelişimi için faydalı kabul edilmektedir ancak günümüz işçi piyasasında çocuğun bu anlamda çalıştırılması suiistimal edilmektedir. Çünkü bu çalışma; çocuğun çocukluğunu yaşamasının önüne geçen, başta eğitim hakkı olmak üzere onun diğer haklarına sahip olmasını engelleyen, onun fiziksel ve psikolojik gelişimine zarar veren çalışmadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü, çocuk için zararlı kabul edilen bu çalışmaları şu şekilde tanımlamıştır: “çocuğa çok ağır bir yük yükleyen işler; onun sağlığını, güvenliğini tehlikeye sokan işler; çocuğun savunmasızlığından çıkar sağlayan işler, yetişkin emeğinin ucuz bir ikamesi olarak çocuğu sömüren işler; çocuğun emeğinin kullanıldığı ama onun gelişimi için hiçbir fayda sağlamayan işler, onun eğitimine veya yetişmesine ve dolayısıyla geleceğine engel olan işler”
Türk hukuku bakımından ise İş Kanunu 71. Maddesi’nde 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmalarının yasak olduğu düzenlendikten sonra, 14 yaşını doldurmuş ve ilköğretimini tamamlamış olan çocukların, bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak “hafif işlerde” çalıştırılabilecekleri öngörülmüştür.
4857 sayılı İş Kanununun “Çalıştırma Yaşı ve Çocukları Çalıştırma Yaşı” başlıklı 71. maddesine göre “15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır…”. O halde İş Kanununa tabi çocuklar bakımından genel çalıştırma yaşı 15 yaşın doldurulmasıdır.
İş Kanununa tabi olmayan çocuklar bakımından ise Borçlar Kanununda bir düzenleme yer almadığından 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu 173. maddesi uygulama alanı bulmaktadır. Söz konusu hükme göre “On iki yaşından aşağı bütün çocukların fabrika ve imalathane gibi her türlü sanat müesseseleriyle maden işlerinde amele ve çırak olarak istihdamı memnudur”. Bu durum ise İş Kanunu 4. Maddesinde belirtilen istisnai durumların içerisindedir.
Yasada yer alan çalışma yaşına temel düzenlemenin yanı sıra yasada bazı özel durumlar için yaş sınırı farklı olarak belirlenmiş, bazı işlerde ise genç ve çocuk işçilerin hiçbir şekilde çalıştırılamayacağı düzenlenmiştir.
Hafif işlerden kast edilen nedir?
475 sayılı İş Kanununda “Çalıştırma Yaşı ve Çocukları Çalıştırma Yaşı” başlıklı 67. maddesinde, 15 yaşından aşağı çocukların çalıştırılmalarının yasak olduğu, 4857 sayılı kanunda ise “…ondört yaşını doldurmuş ve ilköğretimini tamamlamış olan çocuklar, bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabilirler” denilmektedir.
Tehlikeli/çok tehlikeli işlerden kasıt:
Bu işlerde çalıştırma yaşı 16 yaşın doldurulması olarak uygulanacaktır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 17. Madde 3. fıkrasına göre “Mesleki eğitim alma zorunluluğu bulunan tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde, yapacağı işle ilgili mesleki eğitim aldığını belgeleyemeyenler çalıştırılamaz”. Söz konusu hükme göre, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işlerde çalışan tüm kişilerin ve bu arada çocuk ve genç işçilerin mesleki eğitim alma zorunluluğu bulunmaktadır.
Hukukumuzda 18 yaşın altındakiler için çalışma yasağının getirildiği diğer bir düzenleme, Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 176. maddesinde yer almıştır. Buna göre, “Mahallî belediyelerince bar, kabare, dans salonları, kahve, gazino ve hamamlarda on sekiz yaşından aşağı çocukların istihdamı menolunur”. Doktrinde, bu hükümde sayılan yerlerin sınırlı olmadığı, benzeri yerlere de uygulanması gerektiği kabul edilmektedir. 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu m.12 uyarınca da “Kanuni istisnalar saklı kalmak üzere, eğlence, oyun, içki ve benzeri amaçlı umuma açık ve açılması izne bağlı yerlerde 18 yaşından küçükler çalıştırılamaz” hükmü de bu görüşü doğrulamaktadır
“Sanayiye ait işlerde on sekiz yaşını doldurmamış çocuk ve genç işçilerin gece çalıştırılması yasaktır”
Öte yandan çocuk ve genç işçileri bazı işverenlerin çalıştıramayacağı isabetli olarak hükme bağlanmıştır. Bu kişiler çocuklara karşı işlenmiş suçlardan hüküm giyenler ve yüz kızartıcı suçlardan hüküm giymiş olanlardır.
Çocuk İşçilerin Çalışma Süreleri
4857 sayılı İş Kanununda ve ilgili yönetmelikte çocuk işçiler için “kısaltılmış iş süreleri” öngörülmüştür. “Temel eğitimi tamamlamış ve okula gitmeyen çocukların çalışma saatleri günde yedi ve haftada otuz beş saatten fazla olamaz. Ancak, 15 yaşını tamamlamış çocuklar için bu süre günde sekiz ve haftada kırk saate kadar artırılabilir”. Okula devam eden çocukların günlük ve haftalık çalışma süreleri ise daha farklı şekilde düzenlenmiştir. “Okula devam eden çocukların eğitim dönemindeki çalışma süreleri, eğitim saatleri dışında olmak üzere, en fazla günde iki saat ve haftada on saat olabilir. Okulun kapalı olduğu dönemlerde çalışma süreleri yukarıda birinci fıkrada94 öngörülen süreleri aşamaz”
Borçlar Kanununa tabi çocuk ve genç işçilerin çalışma süreleri bakımından Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 173/2 hükmü uygulama alanı bulacaktır. Buna göre, “On iki yaş ile on altı arasında bulunan kız ve erkek çocuklar günde azami sekiz saatten fazla çalıştırılamaz” Bu doğrultuda Borçlar Kanununa tabi 16 yaşından küçük çocuklar ve gençler günde sekiz saatten fazla çalıştırılamayacak; 16 yaşından büyükler için ise bu sınırlama uygulanmayacaktır.
ÇOCUK İŞCİ ÇALIŞTIRMANIN YAPTIRIMLAR:
Hukuki Yaptırım
İş mevzuatında çocuk işçilerin korunmasına ilişkin hükümler emredici niteliktedir. Bu Sebeple yasağa rağmen 15 yaşından küçük biri çalıştırılmaya başlanmış ancak bu durumun belirlendiği anda gerekli yaş koşulunu doldurmuşsa hukuki yaptırım söz konusu olmaz.
İdari Yaptırım
Asgari çalıştırma yaşı yasağına, çalışma sürelerine, uymayan işletmelere 1800 civarında idari para cezası kesilmektedir.
Cezai Yaptırım
Çocuk işçi çalıştıran işverenler iş mevzuatında öngörülen emredici kurallardan bazılarına aykırı hareket ettiklerinde cezai yaptırımlarla da karşılaşabilirler. Çocuk işçileri iş kazası ve meslek hastalığından kaynaklanan ölüm ya da yaralama suçu, Türk Ceza Kanunu’na göre, taksirli ölüm ya da yaralama suçunu oluşturmaktadır ve bu da beraberinde kanunda belirtilen hapis cezasını ve adli para cezasını getirmektedir.
Sonuç olarak, sözleşmelere taraf devletlerin Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi gereğince kendi ülkesindeki çocukları “çocuğun yüksek yararı ilkesi” gereğince korumalı ve buna ilişkin tedbirler alıp gerekli düzenlemeleri yapmalıdır.
AVUKAT ELVAN KILIÇ KİMDİR?
1983 Malatya doğumlu. 2006 yılında Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Türkiye’nin önde gelen holdinglerinde ve uluslararası şirketlerinde çalıştı. Köklü bir bilişim grubu şirketinde hukuk ve ihale birim müdürü olarak görev yapıp ayrıldıktan sonra, 2014 yılında Elvan Kılıç Hukuk ve Danışmanlık şirketini kurdu.
Ağırlıklı olarak şirketler hukuku, sözleşmeler hukuku, bilişim hukuku, ticaret hukuku alanlarında uzmanlaştı; bu konularda eğitim ve katılım sertifikaları sahibi oldu.
Birçok ulusal ve uluslararası firmaya hukuksal danışmanlık yapmasının yanı sıra şirketler (devralma, ayrılma, birleştirme) hukuku alanında da danışmanlık veriyor. Ayrıca iş insanlarına ilişkin derneklerde aktif hukuki danışmanlıklar yapıyor.
İdare, aile, spor, ceza, marka, patent, medya gibi hukuk alanlarında uzmanlıkları ve müvekkil portföyü bulunuyor. Tüm bunların AHİM süreçlerini de aktif olarak yürütüyor.
SOSYAL SORUMLULUK ÇALIŞMALARI:
• Uluslararası İnsan Hakları Komitesinde aktif görevler alan Avukat Elvan Kılıç, çocuk hakları, hayvan hakları ve mağdur kadınlarla ilgili gönüllü avukatlık,
• Kadın hakları konusunda mağdur vekilliği,
• Kadına karşı şiddet, hayvan hakları, sosyal medya suçları konularında aktif çalışmalar,
• Hukukla toplumun birleştiği Sivil Toplum Kuruluşlarında gönüllü proje avukatlığı,
• Engelli Çocuk Hakları Ağı’ndaki STK’larda gönüllü hukuki danışmanlık yapıyor.