Her yıl artan girdi fiyatları maliyetleri yükseltirken üretici sattığının karşılığını alamaz duruma gelirken bir çok çiftçi çiftçilikten vazgeçmiş.
“Her sene bu sene” diyerek yola çıkan Tarım emekçileri bu senede “umutsuz” şekilde kara, kara düşünmeye başlamış.
Bazen o televizyonlarda gördüğünüz traktörüne icra gelmiş, karpuzun yollara atarak tepki verenler inanın bir film sahnesi değil.
Hepsi gerçek…
Bu sene üstüne birde bu bütün olumsuzluklara kuraklık eklenince bir çok çiftçi Devlete bakar olmuş, bir çare bulurmu Hükümet diye!
Gerçi Hükümet çiftçiye çare bulacak düşüncesinde olsa ayçiçek hasadından bir ay önce sıfır gümrükle ay çiçek ithalatına izin vermez.
Ne yaman çelişki değilmi?
Bundan bir ay önce cumhurbaşkanı bir karış toprağı boş bırakmayın diyor?! Akabinde çiftçinin belini kıracak şekilde ithalat izni veriyor.
Bitmedi, 26 nitrat daha 5-6 ay önce 2.20 kuruş iken şimdi 5 lira olmuş, haydi gelde tarla ek!
Bir kaç gün önce tarlaya giderken köylülerimle sohbet ettim, her biri kapkara geçmiş misali sıkkın ve bu sene ayçiçekten Dönüme 40 kilo alan var dedi, bu ne demek kooperatife veya tüccara gübre borcu olan yandı, eskiden Dönüme 200 kilo üründen 40 kiloya düşmek, halk diliyle yandı keten pare.
Sıkıntı sadece Hükümet politikaları değil, plansız su kullanımı, aşırı ilaç kullanımı topraklarımızı verimsiz hale getiriyor.
Gerçi, Tarım alanlarına verilen imarlarda cabası, şimdi diyebilirsiniz ki, Tarım alanları konut alanına çevrilmez, siz onu külahta anlatın, Türkiye’de olmayacak ne var?
Aslında konu saatlerce tartışılacak ve yazılacak konu fakat insanlar konulara o kadar uzakki, veririm parasını alırım ekmeği modunda, fakat başta anlattığım meseleler içinden çıkılmaz hal alırsa o paran hiç bir yerde geçmez.