BİLSEM..? Ya da tam ismiyle Bilim ve Sanat Merkezleri.
Türkiye’deki özel yetenekli öğrencilerin yetenekli oldukları alanları fark etmeleri ve yetenekleri doğrultusunda gelişebilmeleri amacıyla, okullarına ek olarak eğitim alabilecekleri kurumlar olarak tanımlanıyor.
Bireysel zekâ testi sonuçlarına göre Bilim ve Sanat Merkezine kayıt hakkı kazanılır. Rehberlik ve Araştırma Merkezleri koordinesinde genel yetenek, resim ve/veya müzik alanlarında yetenek sınavı açılır. Yetenek sınavında komisyonca belirlenen puanı alan öğrenciler de genel yetenek, resim ve/veya müzik yetenek alanı öğrencisi olarak Bilim ve Sanat Merkezine kayıt edilir.
Kayıtları yapılan öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeyi ölçüldükten sonra Bilim ve Sanat Merkezlerinde;
a) Uyum (Oryantasyon), b) Destek Eğitimi; 1) İletişim Becerileri, 2) Grupla Çalışma Teknikleri, 3) Öğrenme Yöntemleri, 4) Problem Çözme Teknikleri, 5) Bilimsel Araştırma Teknikleri, 6) Yabancı Dil, 7) Bilgisayar, 8) Sosyal Etkinlikler, c) Bireysel Yetenekleri Fark Ettirme, ç) Özel Yetenekleri Geliştirme, d) Proje Üretimi/Yönetimi alanlarında düzenlenmiş eğitim programlarına alınırlar.
Okul dışında belirli zamanlar da farklı disiplinle eğitim alan çocuklarda ki amaç var olan üstün yeteneklerini projeler ve birebir eğitimlerle en üst seviyeye çıkarmaktır.
Bilsem eğitimlerinde öğrenciden beklenen sonuç; onların üstün yeteneklerini geliştirdikten sonra topluma bilim,sanat dehası haline gelebilmeleri ve topluma faydalı işler yapmalarının sağlanmasıdır.
1.,2.,3. Sınıflardan üstün yetenekli görülen öğrenciler seçilir.Bu seçimi sınıf öğretmeni yapar ve yönetim tarafından onaylanır.Her sınıftan en fazla sınıf mevcuduna göre %20 öğrenci aday olarak gösterilir.
Her şey buraya kadar çok güzel. Ancak öğretmenlerin kaçırdığı ve velileri çılgınlaştıran bir gerçek gözden kaçmaktadır. Özel yetenek, yaratıcılık… bütün bu kavramlar öğretilmez.Çocuk özünde zaten bu özelliğini barındırır ve siz isteniz de istemeseniz de bu özelliğini bir şekilde ortaya çıkartır.
Çılgınlığa gelince…
Bu çocuklara öğretmezsiniz, onlar öğretmeden öğrenir sadece göz ucuyla neler olduğuna baksınlar, onların öğrenme süreci bu kadar kısadır.31 yıllık meslek hayatımda sadece bu özelliğe sahip tek bir çocuğum oldu. Daha 2 yaşında altı bağlıyken, büyüklere satranç öğretirken satranç oynamaya başlayan çocuk,halkoyunun da başı çeken çocuk,her gördüğünü kaydedip uygulayan ve üstüne ilaveler ekleyebilen çocuk, daha dili dönmezken büyük insan gibi mantık yürütebilen çocuk,öylesine ders çalışıp bütün deneme,okul sınavlarında tam puan alan çocuk,kendi okulunda ya da dershanesinde okusun diye hesabına para yatırılan çocuk,daha 20 yaşına gelmeden yurt dışında devlet bursuyla en iyi okullarda ve yan dal yaparak üniversiteyi okuyan çocuk…İşte bu ve buna benzer çocukların yeridir BİLSEM…
Bu çocuklara öğretmezsiniz sadece yön gösterirsiniz, öğrenerek başarılı olmazlar onlar dehadır çünkü. Bunun bir kitabı, dershanesi yoktur.
Ya şimdi?
Öğretmenler çıldırmış, veliler çıldırmış, yayın evleri… evet yayın evleri, hepsi çıldırmış durumda…
Biliyor musunuz? Çocuk kulübünde 16 öğrencim arasında 12 öğrencim BİLSEM sınavlarına girecek, bir kısmı ilk sınavlara girmeye başladı. Bu benim başarım mı? Evet, benim başarım…
Ancak şunu başarmışım ben; bebekliklerinden bu yana eğitimim içinde olan çocuklarıma, eğitim davranışını ve kalıcı hale getirebilmişim.
Şunu başarmışım ben, bu eğitimle sınıf içinde öğretmenin gözünde üstün yetenekli çocuk olarak değerlendirilmesini başarmışım…
Şunu başarmışım ben ve hatta kanıtlamışım. Eğitim-öğretim dediğimiz olgunun küçük yaşta ve sürekli olması sonucu, insan beyninde ne büyük gelişmeler gösterdiğini, akranlarıyla aynı zeka seviyesine sahip olmalarına rağmen, eğitimsel olarak onlardan daha ileride olabileceğini kanıtlamışım…
Ama…BİLSEM farklı bir kulvardır, ben parlak zekaya sahip çocuklar yetiştirdim.Lakin öğretmenlerin ve öğretmenlerden etkilenen velilerin kaçırdığı en önemli nokta benim çocuklarım üstün değil,eğitimin içinde büyüyen çocuklar olması…
Lütfen çocuklarınıza bu tür yükler yüklemeyin ve sizlerde artık, normal ancak disiplinli sürekli eğitim içinde olan çocuklarınızın bu halini daha çok sevin. Zira inanın üstün zekâlı bir çocuğunuz olsaydı ne kadar zorlanacağınızı tahmin bile edemezdiniz.
Tekrar yazıyorum. Üstün yetenekli bir evladınız varsa, zaten doğduğu günden bu yana fark edememeniz mümkün değil, o yüzden “öğretmen benim çocuğumu seçmemiş” diye de üzülmeyin, zira seçilen çocukların tek farkı onlar hep eğitim alan ve öğretilen çocuklar.
Dershanelere, özel derslere, kitaplara tonlarca para vermekten de vazgeçin.
Umarım bu çılgınlığa artık mantıklı bir yönetici “dur!” demeyi becerir. Çünkü her şey gibi BİLSEM de eski özenini yitirmeye başladı.
İnsan yetiştirmek zordur. İnsani duygulara sahip, çok zekâ kuramına göre de insan yetiştirmek daha zordur. Bırakın sınavları, özel olmayı, biz mutlu,sağlıklı çocuklar yetiştirelim bu bize yeter/ yetmeli…Çünkü sevgisiz,mutsuz bireyler yetiştirmeye devam ettiğimiz sürece dünya barışı asla sağlanmayacak.
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!