Tanıtma meşrevinden önce, bir başımızdan geçenleri anlatalım.
yıl 1985 bıyığımızın terlediği yıllar, askerden yeni gelmişim.
daha önce Seyhan Spor’da top oynamışlığım var, bir arkadaşım Ada spor’da oynarmısın dediğinde, neden olmasın demiştim.
o yıl Ada spor banim lisansıma 600 TL ödemişti, kendimce iyide futbolcuydum, ama bir türlü frofesyonel olamamıştım.
Adana’nın o yıllar çok ünlü futbolcuları ve şanı vardı.
Ada spor ikinci amatör kümede oynuyordu.
Ali Aydoğanı ilk orada görmüştüm, daha yeni mezun olmuş avukatlık yapmaya başlamıştı.
Bıçkın dediğimiz delikanlı tipi, tam bir Adana’lı şekli ile olaylara hakim, kendinden emin bir Devrimci.
Gerçi ilk geldiğinde beni kesmesi için Antrenöre talimat vermişti, ama neden Başkan dediğimde, bekle sen bizim için önemlisin oyunun son dakikasında neler yapacaksın rakip şaşıracak demişti, gerçi o gün çok kızmıştım, ama maçın ilerleyen dakikalarında attığım golle takımım galip gelince gördünmü demişti…
Sonrası malum…
uzun yıllar sonra herkes evine misali, gerçek hayat sınıfını aldık, ve ben gazeteci, o Avukat ve Meclis üyesi oldu.
Çok kereler karşılaştık ve her seferinde o konuyu konuştuk, bak oynatmadığım kadar varmış, futbolcu olamadın derken kızdım ama, sende Başkan olamadın dedim.
Yani,
Hayat hepimizi karıştırıp yoğuruyor, olan, samimiyet, Ali Aydoğan hep samimi bir insan, samimi bir dosttu.
* * *
Demek oluyor ki;
Hayat çok kısa ve bir gün bir dostunuzun ölüm haberini alabiliyorsunuz, önemli olan geçmişteki yaşadığınız sorun değil, önemli olan o soruna tebessümle bakmaktır mesele.
Şimdi seni kaybettik diye değildir bu cümleler Ali Aydoğan, sen gerçek bir doğrucu Hasan’dın ve kim alınırsa alınsın icabı doğruyu insanların alnına çakan bir yiğittin.
Nur içinde yat, Delikanlı Devrimci…