ilk okuldaki mıntıka temizliğini özledim…
Derse başlamadan önce, Amarika’nın sam amca yardımı diye
dağıtılan sütü ve pohaçayı özledim.
evet özledim…
hayata dair ne varsa hepsini özledim.
çaldılar…
özlem duyduğum ne varsa hepsini çaldılar.
son yıllarda bencilliğini zirve yapmak isteyenler tarafından
özlemlerimiz çalındı.
o kadar unuttuk ki özlemlerimizi,
ne için yaşadığımızı
unuttuk, bize ağrı kesici adı altında özlem unutturma ilaçları verdiler.
şimdi anladık ki;
hayatta ne kadar değer verdiğimiz şeyler varsa
kaybettirdiler.
biz özlemlerimizle avunurken,onlar ne kadar para yaptık diye
avunuyorlardı.
birde üstüne,bizlerle denizin kıyıya vuran dalga gürültüsü
misali sesli küçümsemeleri doruğa ulaşıyordu.
hayat…
dediğin nedir diye sorsam?
para diyen çok olur,
oysaki hayat, bir özlem üzerine kuruludur. ama,bilmezler,
bilirde bilmezler.
ne bilirlerki; fakir hep özlem üzerine kurmuştur
hayatını,oysaki; o hayat, onlar için bir dalga meselesidir.
ne bilirler ki; özlem nedir?bir sevgileye özlem,bir oyuncağa
özlem,bir ayakkabıya özlem, bilmezler,bilmezler, çünkü, onlar annneleri
tarafından benim Amarika’nın verdiği sam amca sütü kadar özlem duymamıştır.
Öyle ya;
senin özleminle benim özlemim arasında bile ekonomik
uçurumlar var,ben senin gibi uçuk özlemler bile düşünemem.
hani hep derler ya?
“davul bile dengi denigine çalar” diye.
o zaman hadi bu gece benim özlemlerim üzerine kadeh
kaldıralım,nede olsa bunların hepsi bir özlem bunada vergi yok ya; bırakında
özlemimizle yaşayalım.
vuralım bu gece kadehin dibine tüm özlemlerimiz için.