admin yalcin_s_1963@mynet.com
Bütün haklı kavgalarında dünyanın/Dövüştüm, diyebildiğim zaman/ Okudum bütün kitapları, bütün şiirleri yazdım/ve topladım bütün dillerin en güzel sözlerini,/ Sıraladım tek bir sözlükte/Bütün mayınları, bütün dikenli telleri/ Ayıkladım sınırlardan
ve bir tek zorba çıkmadı önüme./ Bu dünyada acı çeken tek bir insan yoktur, diyebildiğim zaman/ İşte o zaman ölebilirim./ Toprağımda bir çığlık olur da büyür/ Yaşama sevincim…
Ahmet Erhan
**
Biz sevgiye, hoşgörüye, birlikte yürümeyi beceremedik belki de… Başarabilseydik, bu öfke, bu nefret, bu ayrışma bu kadar olmazdı. Biz değerlerimize sahip çıkamadık. Çıksaydık her şey bu kadar kolay peşkeş çekilir miydi? Bir yerde yoksulluktan, kandan, cehaletten besleniliyorsa bu çürüme ölümcül bir virüs gibi hepimizi yiyip bitirecektir.
**
Güzelleştiremedik bir şeyleri… Kendimizi, evimizi, mahallemizi, şehrimizi, ülkemizi güzelleştiremedik. Bütün güzellikler ortadan kaldırılırken, ağaçlar kesilirken, denizler, ovaları kirletilirken, kıyılarımız ormanlarımız yağmalanırken buna dur diyemedik.
**
İşçilerimiz öldü, ekranlardan bir dram filmi izler gibi izledik olup bitenleri… İhmalden ölümleri takdiri ilahi diye kafamıza vura vura kabul etmemizi istediler, öfkelendik diye yerlerde sürükleyip tekmelediler. Biz, çocuklarımızı bile koruyamadık. Kurtaramadık onları suça itilmekten, tacizden, tecavüzden… Kurtarabilseydik eğer; bu ülke, kadın ve çocuk mezarlığına dönmeyecekti.
*
Din, Allah, Kuran, kitap denildikçe uyuşturulmuş gibi boş gözlerle baktık olup bitenlere, o altüst oluşa, kokuşmuşluğa… Birlikte yaşama kültürünü geliştiremedik bir türlü. Bağlarımızı koparmasak, kendi içimizde ayrışmasak belki de yangın yerine dönmeyecekti dört bir yanımız.
Katil patronları aklayıp paklayamayacaklardı yandaş medya eliyle, tecavüzcüler adeta ödüllendirmeyecekti… Sokaklarda dövülerek ya da kurşunlanarak öldürülmeyecekti gencecik fidanlar, HES’lere direndiği, hak aradığı ya da bir konsere gittiği için fişlenmeyecekti insanlar…
*
Sen Alevi, sen Sünni, sen Kürt, sen Türk, sen Arap diyen, ırk, din, dil üzerinden politika yapıp, halka yalan söylenmesine sessiz kaldık. Kitlesel katliamlarla, insan kanı sudan ucuz hale gelmeyecekti belki de…
*
Cezaevlerindeki 217 gazeteci, 70 bin öğrenci, 13-18 yaş arasında 2 bin 818 çocuk ve 0-6 yaş arasında 560 çocuğun annesiyle cezaevinde kaldığı bir ülke… Yasaklar, baskılar, bir KHK ile işten atılanlar, baskı, yasak… Ve konuşmaktan başka hiç bir şey yapmayan bir muhalefete rağmen acaba ne yapmalı? Yaşamak başkalarının acılarını görmeyip, yemek içmek, gezmek, eğlenmek, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” ise olmaz olsun öyle yaşamak. Onurlu ve erdemli bir yaşam istiyorsak; haksızlık, hukuksuzluk, rezillik, ahlaksızlık, yozlaşma, bu keşmekeş, bu Allahsızlığın karşısında herkes sorumluluğunu bilmelidir.
**
Şimdi her yer; demokrasi cephesi olmalı. Bu cephe bu ülkenin yarınına atılmış adım olmalı.
Tıpkı Nazım ustanın dediği gibi;
Yok öyle umutları yitirip karanlıkta
savrulmak… Unutma; aynı gökyüzü
altında, bir direniştir yaşamak…