admin yalcin_s_1963@mynet.com
Gelsin iyi huylu tanrılar da, kurtarsınlar diye bizi
Oysa ne bir hayal, ne bir fısıltı, ne bir ayak sesi
Ne de bir gören, bir soran var yitikliğimizi…”
Edip Cansever
*
Bekliyoruz… Beklenti içindeyiz, beklemekteyiz… Tıpkı Samuel Beckett’in Godot’u bekleyenleri gibi…
Burada insanın birilerine bağlı olma ve sürekli birilerini bekleme arzusunun absürtlüğü anlatır. Godot’a sadakati, bağlılığı reddederken, gidememek, ayrılamamak; günümüz toplumunda kişinin zavallılığına dikkat çeken bir detaydır. Çünkü çaresiz bir insan, ispatını yapamayacağı bir varlıkta kurtuluşu aramaktadır. Kendini hiçliğe adamaktır bu aslında. Saçma sapan, aptalca bir bekleyiş içinde yaşamı sürdürmek…
*
Elbette insanların yaşamda beklentisi olacaktır. Kimi güzel günleri bekler, kimi birinin gelip ışıkları yakmasını, kimi doğacak güneşi… Bir bulutu, elinizle güneşin önünden çekemezsiniz ama güneşli günleri görmek için beklemek yetmez oysa…
*
Bu ülkede bekleyen çok kişi amacına ulaşmıştır oysa. Sinsice beklediler ama sadece beklemekle yetinmediler. Açık ya da gizli, alttan alttan, etkinlik, faaliyet, yardımlaşma, toplanma, zikir, sohbet derken boş bırakılan birçok alanı doldurdular. Hücre hücre, ev ev, sokak sokak ve istismarla, bezirganlıkla, duygu sömürüsüyle, Allah, din, Kur’an, kitap, peygamber diye geldiler ve ülkenin tam da kalbine girdiler.
*
Gün geldi, ülkenin kalbinde bir bomba patladı. Ailelerin çoğu yakınlarını kopmuş kol, bacak parçalarından teşhis etmeye çalıştı. Gün geldi, fetvalar verdiler; Caizdir! Peki; neydi caiz olan? Çocuk evliliğinden tutun, ensest ilişkiye kadar her şeye yol verdiler fetvalar üzerinden.
*
Çıkarlarına, işlerine ne uygunsa o… Sonra başkalarını da kendilerine benzetmeye başladılar. Onlara muhalif olanlar da şimdi kendi cephelerindeki siyasileri bekliyor. Her seçim döneminde kimin vekil olacağı beklentisi oluşuyor ve umutlar vekillere bağlanıyor.
Şimdi umutlar, belediye başkan adaylarında ya da aday adaylarında… Onlara umut bağlıyorlar çünkü kazanma ihtimali olursa onların da cebi dolacak.
*
Beklentiler ülkesiyiz şimdi… Kimi bu devran hep böyle dönsün ister, kimi bezirgan siyaseti bitmesin diye etrafında paçalarından cehalet akanlardan geçilmesin istiyor, kimi yoksullaştırıp muhtaç ettiklerinin çoğalmasını, kimi hiç kimsenin üretmemesini istiyor…
*
Şimdi bu ülke bir Godot’u bekleyenler ülkesine döndü. Bu ülkede birileri palazlandıkça palazlanırken, zengin-yoksul arasındaki uçurum büyüdükçe büyürken, adaletsizlik, hukuksuzluk alıp başını giderken kadın ve çocuk tecavüzleri, kadın ve çocuk cinayetleri patladı gitti. Toplum fuhşa, kumara doğru sürüklenirken, uyuşturucu ilköğretim okullarının kapısına kadar dayandı.
*
Kuduz bir virüs gibi ülkenin dört bir yanına yayılan bu çürüme, bu yozlaşma eşliğinde zifiri bir karanlıkta uçuruma doğru koşuyoruz şimdi. İşte onun için Godot’u bekleme…
Brecht’in dediği gibi; Yazıklar olsun kurtarıcı bekleyenlere!