Bazen insanın; “Keşke, ruh hastası olsaydım. En sapkın fetvaları dinle örtüştürüp kanal kanal gezsem, ekranlardan kusarcasına içimi boşaltsam ve devletin en tepesindekilerin yanında itibar sahibi olsam” diyesi geliyor.
*
İşin; rant, çürümeden beslenen ve ayrıştıran, mezhepçi, gerici, örümcek kafalı tarafından bakarsanız, ruh hastası olmakta sıkıntı yok. Böyle insan olacağına olma, öl daha iyi.
*
Ülkenin tescilli, raporlu ruh hastaları, bu milletin değerlerini o kadar çok aşağıladılar ki… Hadi dersin ki ya adam deli, normal değil. Peki, bu anormal adamları niye ekranlara çıkarırlar?
*
Ya da bunlara neden itina ile özel ilgi gösterilir. Diyanet İşleri Bakanlığı’nı kuran Atatürk’e en ağır hakaretlerde bulunan bir raporlu deliyi, Diyanet’in başındaki kişi neden ziyaret etme gereği duyar?
*
Onlara göre, karma eğitim azgın dayatmasıdır. Onlara göre, insan ölen eşiyle ilk altı saat içinde ilişkiye girebilir. Diyanete göre, öz kızına şehvet duyabilirsin. 6 yaşında çocukla evlenebilir. Ve sayısız iğrençlik…
*
Aladağ’da çocuklar yanarak ölür, kader… Madenciler ölür, takdiri ilahi ve yetmezmiş gibi bakanın ağzıyla; güzel öldüler. Ensar pisliğinde el kadar çocuklara tecavüz edilir; bir kereden bir şey olmaz.
*
Ve kriz, yoksulluk, çürüme, yozlaşma, yoksulluk, büyüyen işsizlik, dışa bağımlılık, terör, kadın ve çocuk cinayetleri, çocuk istismarı, çocuk gelinler, iş cinayetlerinde Avrupa şampiyonluğu, dünya üçüncülüğü, yüzde bin 1400 artan kadına şiddet…
*
70 bin öğrenci hapiste, binlerce akademisyen işinden atıldı, emeklilik haklarına el konuldu, yurt dışına çıkmaları yasaklandı. Atanamayan öğretmenler ve ölümlerin zirve yaptığı bir ülke…
*
Kriz ise sadece ekonomik değil… Her alan, krize, kaosa gebe. Ayrışma, ötekileştirme, kamplaşma, denizlere dökülen mülteciler, kamyon kasalarından savrulan işçiler…
*
Sahi; yolun ne kadar açık senin, sevgili yurdum!