Artık yazı yazarken zorlanmaya başladım. Zira çocuk gelişimi olmak üzere, gerçekleri bütün ülke bilim insanları, tarihçiler top yekun, yazsa, söylese, kulağını kapamış ahmaklığı yüzünden, kör, sağır, dilsiz olmuş bir nesilin, yönünü aydınlığa yöneltmek gerçekten de çok zormuş.
O yüzdendir ki Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı devrimleri, yeniden bir ulusu oluşturmasını, her zaman olduğu gibi, ilahi bir güç olarak görmeye devam edeceğim…
Yazık ki yanlış coğrafyaya ve yanlış topluma, canını feda etmiş…
Cumhuriyetin 100. Yılını kutlamak her kula nasip olmayacak, ancak biz hala kutlamalar adına tartışmaya devam ediyor ve bizi bataklıktan çıkartan önderimizi yargılamayı sürdürüyoruz.
İnanıyorum ki hiçbir ulus kendini kurtaran, ulus yapan, kurucu lideri için, 100 yıl geçse de kötü konuşmaz, onun yaptıklarını acımasız bir şekilde eleştirmez.
Bu vatanı, bize emanet etmek için başına gelmeyen felaket kalmadı, daha 57 yaşındayken göçüp gitti bu dünyadan.
Babası öldü, yetim büyüdü, üvey evlat oldu, tutuklandı, hapse atıldı, sürüldü, işsiz kaldı, hastalandı, böbreklerinden, göğsünden vuruldu, mesleğinden atıldı, idama çarptırıldı, kardeşleri öldü, çocuğu olmadı, boşandı, karaciğeri iflas etti.
Evet..bu felaketleri yaşayan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tü…
Hani bizler boşanınca, yakınlarımız ölünce, evlatlarımızı kaybedince ya da başımıza türlü talihsizlikler gelince hemen depresyona giriyoruz ya… Ve hatta çocukluk travmalarımız yüzünden, akıl doktorlarının kapısını arşınlıyoruz ya….
Benim Atam, tek başına biçare ve bunca kalabalığın içinde hep yalnızdı, onun kendini iyileştirmeye vakti bile olmamıştı.Tıp ki hastalığının son evresinde “Hatay benim şahsi meselemdir” diyerek,Hatay’ı Türk topraklarına katmaya Adana’ya geldiği gibi….
Ne istendi bu adamcağızdan ne…
İnanın bu yazıları yazarken öfkemi kontrol etmeye suç kabul edilebilecek kelamlar yazmamaya çalışıyorum.
Yazık ki bizlere yazık… Bunca ızdırap çekmiş, şu kısacık hayatında hep yalnız olmuş ve türlü travmaları atlatmaya tek başına çalışmış, sadece Türk ulusunun varlığı için silahtarlarıyla ülkesi için mücadele etmiş bir insanın ağızlara alınıp malzeme yapılmasına izin veriyoruz yazı ki bize yazık…
Sınır komşularımızın savaşları, insanlara yaptıkları, zulümleri, artık bizi kendimize getirmek zorundayız. Onların en büyük eksiği nedir bilir misiniz? O topraklara gelmiş bir Atatürk yok…
Bize de bir şans ikinci defa denk gelmez. O yüzden Cumhuriyetimize ve Ata’mıza söz de değil özde sahip çıkmak zorundayız.
Atamızın emanetini gelecek nesillere aktarmakta bizlerin vazifesidir.
Cumhuriyetimizin 100. yılı öyle ya da böyle coşkuyla kutlanacak ki şehitlerimizin ruhları huzur bulsun.
İlla Cumhuriyet….İlla Mustafa Kemal Atatürk!
100.Yılımız Kutlu Olsun!
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!