İnsanlar ailesinde, çevresinde, bulunduğu toplumda ne görmüşse, ne öğrenmişse onu bütün dünyanın kabul ettiğini düşünür.
Örf, adet, ananeler, töreler, inançlar da bu çerçevenin içinde oluşur. Bunu hepimiz biliriz. Bir Azeri’ye Pezevenk (onlarda devlet adamı, büyük insan anlamına gelir)dediğinizde mutlu olurken, bizim toplumumuzda küfür sayılıp kavga nedeni olur. Ruslar dudak dudağa öpüşerek selamlaşırken, biz de cinayet nedeni olacak bir eylem haline gelir.
Bu ülkeden ülkeye, toplumdan topluma ve hatta şehirden şehre değişen garip bir yaşam biçimidir.
Batıda yaşayan bir insan için ikramı reddetmek ne kadar doğalsa, doğuda ki bir insan için beğenilmemek, hor görülmek anlamına gelir ki bir bardak çayı bile reddetmek misafir olduğunuz eve saygısızlıktır.
Biraz önce de yazdığım gibi aslında bütün bunları çok iyi biliyoruz.
Aynı coğrafyada yaşasak bile, herkesin farklı bir pencereden yaşamı anlamlandırma durumunu, ne kadar bilinçli olsak da kabul edememe davranışını da hepimiz zaman zaman yaşamışızdır.
O yüzden mümkün olduğunca, özellikle fanatik düşüncelere sahip insanlarla var olan yaşam döngülerini değiştirmek, müdahale etmek, kınamak, yargılamak hepimizin düştüğü en belirgin hatalardan bazılarıdır.
Bu yüzden toplumlar arası çatışmalar, savaşlar hiçbir zaman son bulmayacak çekişmelere gebedir.
İşte, bu durumlarda hoşgörü dediğimiz erdemli davranışlarımız ortaya çıkar ve kendi kültürümüz, hayat tecrübemizle bu çatışmaları en aza indirerek hava yastığı görevini üstlenir.
Arap inançlarına göre Cehennem haddinden fazla sıcak olan, insanların durmadan azap çektiği bir yerdir.
Orada kaynar yiyecek ve içeceklerden başka bir şey yoktur.
Neden mi?
Çünkü Araplar sıcak bir coğrafyada yaşayan ve sıcaktan eziyet çeken bir topluluktur.
O yüzdendir ki, onlar için en ızdırap yer, böylesine sıcak bir yerdir.
Norveç mitolojisine göre ise Cehennem (Niflheim) buz gibi soğuk yeraltı dünyasıdır
ve oradaki bütün nehirler donmuş haldedir.
Çünkü Norveçliler de, soğukta yaşayan ve soğuktan eziyet çeken bir topluluktur.
Eğer, pencerinizin yönünü değiştirme şansınız varsa,arada sağ-sol pencere kanatlarınızı açmalı ve at gözlüğünü arada çıkartıp “oh be…sadece gözümün gördüğü değil,kafamı çevirmeden de göreceğim bir yaşam varmış” demenin erdemine ulaşmamız gerekir ki hoş görü dediğimiz duygularımızı devreye sokabilelim.
Ve Osho ilave etmiş; “İyi insanlar cennete gider değil, iyi insanlar nereye giderse cennet orası olur.”
Ne güzel cevaplar değil mi? Siz iyi insan olduğunuz sürece pencerenizin bütün kanatları, hep hoş görüye, sevgiye, iyiliğe, farklılıkları kabule ve hoş görüye açıktır.
Son zamanlar da aramızda kalsın, nasıl bu kadar sakin olduğumu sorgulamaya başladı ailem. Kim bilir yaş almanın olgunluğu da bunun en önemli nedenidir, ancak artık şaşırmamayı ve insanları yargılamadan olduğu gibi kabul etmeyi, olacakların hiçbir şekilde önüne geçilmediğini öğrenmenin sakinliğidir bütün bunlar.
Son söz; Ne yaşarsanız yaşayın, bu dünyayı ve çevrenizde ki insanları bu kadar ciddiye alıp kafa yormayın, zira bu dünyaya tek geldik ve zamanı geldiğinde yine tek gideceğiz ast olan sizsiniz…
Sizin, sağlığınız, huzurunuz, umutlarınız…
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!