Kalp yetmezliği ülkemizde ve dünyada, öne çıkan hayat kaybı nedenleri arasında yer alıyor. İlaç tedavisinin yeterli olmadığı durumlarda kalp pilleri ve damardan kapak değişimi gibi yöntemler uygulansa da bu hastaların ölüm riski; bağırsak, meme veya prostat kanserlerinden daha yüksek bulunuyor.
Acıbadem Adana Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Batur, “Ülkemizde 2030 yılında kalp yetmezliğinin en sık görülen hastalıkların başında geleceğini söylemek mümkün. Halen Türkiye’de 2 milyonu aşkın kalp yetmezliği hastası var ve bu hastaların ölüm riski, maalesef bağırsak, meme veya prostat kanserlerinden bile daha yüksek” diyor.
Kalp yetmezliği kısaca “kalp kasının kasılmasında ya da gevşemesinde azalma meydana gelmesi” olarak tanımlanıyor. Kalp damar hastalıkları, yüksek tansiyon, kalp kapağı hastalıkları, ritim bozuklukları, kalp kası iltihapları, alkol, kokain, kanser ilaçları, böbrek yetmezliği ve bazı metabolik hastalıklar, kalp yetmezliğine yol açıyor. Yaşlı nüfustaki çoğalmaya bağlı olarak ülkemizde ve dünyada kalp yetmezliği hastalarının da hızla arttığı biliniyor.
İlk belirtiler nefes darlığı ve çarpıntı
Hastalar genellikle nefes darlığı, çarpıntı, yorgunluk, çabuk yorulma, uyurken düz yastıkta yatamama gibi şikayetlerle doktora başvuruyor. İlerleyen evrelerde bu belirtilere uyurken nefes açlığı ile ayağa kalkıp pencereyi açmak ve nefes almak isteğinin de eklendiğini anlatan Prof. Dr. Mustafa Kemal Batur, muayene, EKG, EKO, koroner anjio, MR, ileri kan ve genetik tetkiklerin sonucuna göre kalp yetmezliği tanısının konulduğunu belirtiyor.
Tedavi seçenekleri artıyor
Kalp yetmezliği tedavisinde kalp pilleri, bazı ilaçlar ve ameliyat riski çok yüksek hastalara uygulanan damardan kapak değişimi (TAVİ) yöntemleri, ömür uzatan tedavi seçenekleri olarak başarıyla uygulanıyor. Ancak bazı durumlarda kalp yetmezliği mevcut ilaçlarla tedavi edilemiyor. Avrupa Kardiyoloji Kongresi’nde alınan kalp yetmezliği tedavisi kararının çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Kemal Batur, “Tüm kardiyologların uzlaşması ile SGLT2 inhibitörleri (şeker ve sodyum taşıyıcı proteinlerin etkisini bloke ederler)
dapagliflozin ve empagliflozin etken maddeli diyabet ilaçlarının, kalp yetmezliği için de kullanılmasına karar verildi. Daha önemlisi bu ilaç gruplarının kalp yetmezliği hastasında diyabet hastalığı olmasa da tedaviye eklenmesi gerektiği ifade edildi” diye bilgi veriyor. Bu inhibitörlerin, böbrekte şeker emilimini engelleyerek etki gösterdiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Kemal Batur, idrardan şeker ile beraber tuz (sodyum) da atıldığını belirtiyor. Böylece idrardan sıvı atılımının da arttığını kaydeden Prof. Dr. Mustafa Kemal Batur, şunları söylüyor:
“İnhibitörlerin idrar söktürücü etkisinin yanı sıra kan basıncında ve vücut ağırlığında azalma meydana geliyor. Bu ilaçlar, böbrek fonksiyonları üzerine olumsuz etkisi yapmadığı gibi klinik kötüleşmeyi de anlamlı olarak düzeltiyor. Bu faydalı etkilerin vücut damar duvarında bulunan hücrelerin işlevi ile diğer hücresel faydalı hormonların dengelenmesini de sağladığı üzerinde de duruluyor.”
Diyabet hastası değilseniz!
Klinik çalışmalara göre bu diyabet ilaçlarının tüm kalp yetmezliği hastalarında etkin ve faydalı olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Kemal Batur, uygun dozun hastanın şeker düzeyi, toleransı ve diğer organ fonksiyonlarına göre belirlendiğini ifade ediyor. Kişi, diyabet hastası olmasa bile bu ilaçların faydalı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Kemal Batur, sözlerini “Diğer önemli kalp yetmezliği ilaçlarının yetersiz kaldığı durumda ek olarak bu ilaçlar verilmelidir. Genellikle şeker düzeyinde düşmeye neden olmasa da diyabet hastası olmayan kişilerde doz ayarlaması yapılabilir” diye tamamlıyor