Evet, okullar açıldı, uzun zamandır evde olan çocuklar farklı ortamlara girmekte, uyum göstermekte doğal olarak zorlanıyorlar.
Öncelikle sevgili ana-babalar bütün bu tepkiler çok normal hemen gardınızı düşürmeyin.
Size sizlerden örnek vererek, bu durumun geçici bir süreç olduğunu yazmaya çalışacağım.
Yeni bir işe giriyorsunuz, şehir değiştiriyorsunuz, rahatsızlığınız var doktora gidiyorsunuz ya da evlilik birliği yaşayacaksınız ve olduğu gibi yaşam şekliniz değişecek…
Bütün bu hayatınızda yaşayacağınız yeniliklerde sizin ruh haliniz nasıl olur?
Önce bunu düşünün ve cevabını kendinize verin.
İnsanlar, bilinmeyenle karşılaştığı zaman oldukça kaygılı, tedirgin olur öyle değil mi?
Biz yetişkinler bu duygularımızı mümkün olduğunca bastırmaya çalışırız. Endişeli halimize ilk önce vücudumuz tepki verir. Mesela, çok terlemeye başlarız, sesimiz kısılır, elimizi ayağımızı koyacağımız yerleri bilemeyiz ve hatta sakarlıklar yapmaya başlarız.
Peki, ruhsal olarak neler yaşarız?
Mesela, hiç konuşmaz ya da kısa cümleler kurarız, insanları inceleriz, kimden ne tehlike geleceğini kestirmeye çalışırız, bazen çok öfkeli, bazen haddinden fazla iyimser oluruz, öyle değil mi? Nihayetin de yeni ortama, yaşama, mücadeleye uyum çabamız vardır.
Aslında hepimiz kendimizi korumayabiliriz, gelecek tehlikeleri önlemeyi de beceririz, ancak yine de kaygılı ve tedirgin olmaktan geri kalmayız.
İyide, bu kadar karışık duygularla başa çıkmaya çalışan bizler bile gel-gitler yaşarken, evladımızın yeni bir ortama hemen alışmasını nasıl bekleyebiliriz ki?
Üstelik bu çocuklar güven ve konfor alanından çıkmışken, kimse onlardan sizin gibi olgun olmalarını bekleyemez. Üstelik bütün bu kaygıların dışında aileden ilk kez uzaklaşan çocuk için yeni bir duygu daha gelmiştir, terk edilmek…
Evde zamanını geçiren bir çocuk öncelikle, toplulukta ki kuralları benimsemekte oldukça zorluk çeker, zira artık atını koşturacağı ortam yoktur.
Her gün aynı saatte kalk,
Her şeyin zamanını bekle,
Şaşı olana kadar uğraştığın teknoloji elinin altından gitsin,
Şöyle keyifle yemek seçememe,
Her canın çektiğinde market alış verişi yapamama,
Dağıttığın oyuncakları, tekrar topla, ancak evde birileri topluyordu ne güzel,
Boş boş ağlayıp, her istediğini yaptıramama,
Hele bir de ilk okulsa, ödevler, sorumluluklar, sınıf-okul kuralları…
Nedir bütün bunlar ve oldukça keyifsiz!
Gibi… gibi düşüncelerde olan çocuk, birde daha küçük yaştaysa üzerine “beni bırakıp gidecekler” endişesiyle sizce nasıl tepki vermeli?
Zira küçük insanların düzenini bozduk…
İşte, çocuk kaç yaşında olursa olsun bu endişelerle başa çıkmaya çalışır. Bunun içinde ilk tepki bağıra çağıra eti kopmuş gibi feryat fiğan ağlamaktır..
Eğer bu, eski düzenine tekrar kavuşmak için yeterli gelmiyorsa, yalan söylemeye (biz buna 6 yaşına kadar yanlış konuşma deriz) başlar.
Yok oda olmadı, bu sefere tuvalet alışkanlığını kazanmışken altına kaçırmayla fiziksel tepkilere baş vurur,
Oda mı, olmadı, yüzünü gözünü tırnaklarıyla parçalama meyili başar,
Ya da Anne, babadan ayrı yatan çocuklar ebeveynin yatağının ortasında gözünü açar.
Bütün bu tepkilerin daha ilerisi de vardır. Kendini öyle çok kasar ki gece kâbusları bile yaşar. Bunu da görmüşlüğüm var.
Peki, şimdi ne olacak?
Öncelikle ebeveynin bu yaşayacaklarına hazır olması gerek. Çocuğun psikolojisi bozulur mu? Endişesi bütün ebeveynlerde var. Korkmayın çocuk psikoloji, öyle yetişkinler gibi şıp diye bozulacak kadar dirençsiz değil.
Bu durumlarda çocuğunuzu gönderdiğiniz kuruma inancınız varsa, öncelikle orada çalışan ehil insanlarla gelişmeleri paylaşmak ve onların sizi yönlendirmelerine izin vermeniz gerek.
Çocuk; ortama, kişilere ve yeniliklere takriben 1 ay içinde alışır. Bu süreç biraz sancılı geçer zira çocuk kendiyle ilgilenen yetişkinlere önce güvenmelidir. Bu güvenin oluşması da zamana ve çocuğun kurumdan önce yaşadığı ortama bağlıdır.
Bu ortam nelerdir?
Eğer ebeveyn çocuğunu yaşam merkezine almışsa,
Çüş, dediği yere han yapmak için her koşulu zorlamışsa,
Çok fazla özgür bırakılmışsa ki özgürlüğün bile sınırları vardır, zira kişinin özgürlüğü başka kişinin özgürlük sınırını ihlal etmemelidir.
Çocuk, ebevyn bir yere gittiğin de “hemen geleceğim,seni bekliyorum” gibi… gibi… masum sandığınız yalanlara maruz kalmış ve aslında olmadığınızı anlamışsa,
Bütün bunlar çocuğun yeni ortama alışma süresini olumsuz etkileyen yaklaşımlardır.
Unutmayın!
Önce, böyle bir değişimi sizin kabul etmeniz gerekir, “ben hazır mıyım?” sorusunu, kendinize sormalısınız.
Ortam değişikliğini kuruma başlamadan önce çocuğa anlatmalı ve onu hazırlamalısınız,
Direnç gösteren çocukla kati, kesin konuşmalı, “istersen gitmezsin, istersen ödev yapmazsın” mesajını ona vermemelisiniz.
Bunların hiç birini yapmadınız ne olur?
Ne mi olur? Küçük yaşta böyle bir deneyim yaşamış ve gösterdiği dirence boyun eğen ailenin üstesinden gelen çocuk,
İlköğretimde daha önceki tepkilerin iki katını verme mücadelesine girer ve diğer öğrenciler atı alıp Üsküdar’ı geçmişken, siz hala çocuğunuzun alışma süresiyle mücadele eder durursunuz.
O yüzden, bırakın küçük çocuklarınız tepkilerini versinler, burada sabır göstereceğiniz 1 ay.
İlkokulda temeli oturmamış bir akademi hayatında, ömrü billâh peşinden koşacağınız ve artık sizin ağlayacağınız tosuncuk gibi bir evladınız olur.
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!