24 Temmuz Basından Sansürün Kaldırılışının 113.yıldönümü kutlandı. Çukurova Gazeteciler Cemiyeti tarafından düzenlenen etkinlikte, her geçen gün yaygınlaşan sansür anlayışının bir an önce son bulması istendi.
Çukurova Gazeteciler Cemiyeti tarafından organize edilen etkinlik çerçevesinde ilk olarak; ÇGC Başkanı Cafer Esendemir, Başkan Vekili Mustafa Özke, Genel Sekreter Sefa Saygıdeğer ile Genel Sekreter Yardımcısı Süreyya Uri Atatürk Anıtı’na çelenk koydu. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm Şehitlerimiz ve ebediyete intikal etmiş basın mensupları için 1 dakikalık saygı duruşunun ardından, katılımcılar daha sonra Basın Anıtı’na geçti.
ÇGC Başkanı Cafer Esendemir’in çağrısıyla katılımcılar saygı duruşunda bulunduktan sonra ÇGC Başkanı Cafer Esendemir, Başkanvekili Mustafa Özke, Genel Sekreter Sefa Saygıdeğer, Genel Sekreter Yardımcısı Süreyya Uri, Mali Sekreter Murat Yonat, Mali Sekreter Yardımcısı Hüseyin Arat, Yönetim Kurulu Üyesi Kadir Adıyaman Basın Anıtı’na çelenk koydu. Daha sonra Süreyya Uri ve Kadir Adıyaman, Özgürlük Meşalesini birlikte yaktı.
Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir burada yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Genelgesi’nin Anadolu Basınını iflasın eşiğine getirdiğine dikkat çekti. Başkan Esendemir’in okuduğu ÇGC Yönetim Kurulu adına yapılan basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi:
“Cumhurbaşkanlığı tasarruf tedbirleri genelgesi; umutlarını kamu kurum ve kuruluşlarının gazete abonelikleri ve ilanlarına bağlayan Anadolu basınını vurdu. Gazeteler yok denecek ilanla yayınlanırken, Kurban bayramına KURBAN edilip, iflasın eşiğine getirildi.
Her ortamda basının yanında olduğunu ifade eden siyasetçilerin çoğu ve Sivil Toplum Kuruluşları da bu zor günlerde Anadolu basınını yalnız bıraktı. Pandem nedeniyle gerçekleştirilen yardımlardan da faydalanamayan Anadolu basınındaki iflasların durdurulması için tasarruf tedbirlerinin ilgili maddeleri bir an önce düzeltilmelidir.
Her geçen gün yaygınlaşan sansür anlayışı bir an önce son bulmalıdır. Basın Yayın Kuruluşları sansürden kurtulmadığı müddetçe, ülkemizde özgürlük ve özgür düşünce hayalden öteye geçemez.
Basın; çağdaş ve demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarından biridir.
Basın, kamuoyuna tarafsız, doğru ve hızlı biçimde bilgi ve haber vererek, toplumu aydınlatıp, meslek ilkelerine, kişilik haklarına saygı çerçevesinde çalışmalarını sürdürmedikçe o ülkede özgürlükten söz edemezsiniz. Sansürün kaldırılması ancak basın ve iletişim özgürlüğü ile mümkündür. Şüphesiz basında özgürlük anlayışı devletlerin şeffaf yönetim anlayışının da temel yapı taşlarını oluşturmaktadır. Yani devlet de bundan kendine bir pay çıkarmalıdır.
Düşünce ve ifade özgürlüğü; en önemli insan haklarından birisidir.
Düşüncelerin sansürsüz bir ortamda özgürce dile getirilmesi Cumhuriyeti geliştirir. Bu yönüyle büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri çok değerlidir. Atatürk, ‘Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.’ diyor ama günümüzde yazdıklarından dolayı cezaevinde olan yazarlarımız unutulmamalıdır. Atatürk, ‘Gazeteciler, kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır.’ diyor ama yazılan bir yazıdan sonra ertesi gün yayın yasağı gelmektedir. Atatürk, ‘Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz.’ diyor ama tasarruf tedbirleri adı altında gazeteler adeta yok olmaya mahkûm ediliyor. İşte bu yüzden basında sansürün kaldırılması büyük önem taşıyor…”
ÖZGÜR BASIN KONTROL ALTINA ALINMAK İSTENİYOR
Başkan Cafer Esendemir; övgünün olduğu yerde eleştirinin de olacağını ifade ederek, basın özgürlüğüne yönelik yeni sansür girişimlerine tepki gösterdi.
Esendemir, “Eleştirel ve bağımsız medya kuruluşlarının yurt dışından fon aldıkları gerekçesiyle hedef gösterilmesi, ülkemizde basın özgürlüğünü daha da boğmak ve bağımsız yayıncılığı kontrol altına almak için atılmış bir adımdır…
Sosyal Medya Yasası üzerinden, yerel medyayı kontrol altına almaya yönelik yasa yapma girişimleri, ülkemizdeki basın özgürlüğüne ve demokrasimize yönelik bir tehdittir.
Övgü olduğu kadar eleştiri de bir haktır. İfade özgürlüğünü kontrol altına almaya yönelik girişimler, kaygı vericidir. Kamu görevlileri; neyin doğru ve gerçek olduğuna karar verme hakkına sahip değildir. Bu yöndeki girişimler; yetkililerin beğenmedikleri sesleri susturma hakkı tanımasına ve pratikte iktidar kaynaklı yeni bir sansür girişimidir…” dedi.