Yokluk Yılların Tavan Yaptığı Yıllar.
Beyaz Televizyonların Karıncalı haline bile mutlu olan Çocuklardık biz.
Akşam 7.30’da İstiklal Marşı ile açılan Televizyon’da Arap kanallarında dansöz seyretmeyi mutluluk gören çocuklardık biz.
Şimdi değil İstiklal marşı ile açılan Kanallar, Değerlerimize lanet yağdırmayı ilke edinen kanalları seyretmek zul gelince, “televizyonu kırmamak için çok uğraşan bir topluluk olduk”.
Yırtık pantolonla ayağında lastik ayakkabının dayanılmaz kokusu ile okula gitmek orada bunu diğer arkadaşlarınla paylaşmak bir değerdi o yıllar.
Gerçi,
çokta kızmıyordum o halime, herkes benim gibi yırtık pantalonla gelen bir dolu çocukla hayatı paylaşmaktı beni mutlu eden.
Limonu, portakalı sokaktaki ağaçlardan araklarken kovalayan sahibinin sopası ile güne başlayanlardık.
Mahallenin kadrolu Bakkalı Hasan Kekliğin Gazoz şişelerin araklayıp tekrar Hasan Kekliğe sattığımızda Fabrikamı Kurdunuz? derken o kadar saf şekilde söyleyen Toplumun Bir ferdi olduğunu şimdi daha çok fark ediyorum.
Nedenmiş?
İnsanlar üç kağıtçılığın ne demek olduğunu bilmediğinden kendi şişesinin kendine satıldığını bile, bile bize ihtiyaçtandır diye susan insanların olduğu dönemde yaşadık, meğer saf değilmiş!…
Hani,
70 Yıllarda ilk okulda okuyanlar bilir, sınıfa girmeden önce mıntıka temizliği yapılır, sonrası İşte ülkenin katlinin olduğu o Marshall yardımı ile ülkeye verilen yardımlarda süt ve poğaçaları zevkle indiriridik mideye, ama ne bilelim! sonra onları egemen güçlerin kursağımızdan çıkaracağını.
Yerli malı günleri olurdu, her gün kendi ürettiğimizi kullanmayı özendirirdi öğretmenlerimiz, şimdimi ne özendiriyor? Kadercilik…
Annemin Hafta sonu köyden incir ve zeytin toplayıp şehirde satmak için sabahın beşinde beni uyandırdığında sanki neden geldim bu Dünya’ya diye mırıldandığımda, Annemin sözü şimdi kulağıma küpe olmuş meğer.
“Kazandığını Tüketmek kadar Dünya’da kutsal bir şey yok oğlum” derdi.
Şimdi,
Ben çocuğumu aşağıdaki Bakkala ekmek almaya bile gönderemiyorum!… neden basit, Özümüzle oynadılar, “aşımıza su kattılar”, Bizi, bize düşürdüler, sırf kendilerine biyat edelim diye üretimden vaz geçirdiler, Bırakın kendi incirini toplamayı elin adamının malı daha ucuz diye uyuttular bizi.
Yani, Kolay kazanma yolunu gösterdiler, ama… kolay kazanmanın içinde hep kanunsuz yoldan kazanmayı işlediler.
Ben Yırtık pantolon giyiyordum belki, ama… mutluydum, belki 50 tane televizyon kanalı yoktu o zaman, ama… ben, karıncalı televizyona bile razıyım, yeter ki; o saf Hasan Keklik Bakkalları yeniden göreyim.