Cazgır
Cazgır, berbat bir sıfattır
öncelikle… Sürekli başkalarının hakkını yiyen, bir tartışmada ona buna pislik
atarak üstünlük sağlamaya çalışan, ipe-sapa gelmez, …
Ekşi sözlükteki anlamı
bu…
Ülke genelinde cazgırların hâkimiyet kurduğunu görmek sanırım çok yanlış olmaz. Şimdi, böyle bir yazı kaleme aldık diye kimse kişi aramasın, bu yazı toplum meselesi de ondan kimseye değil diyorum. Hayatımın 15 yılı bir fiil gazetelerde yazı yazmakla geçti. Gün geldi eleştiri yaptım, gün geldi haklının hakkını vermeye çalıştım. Ama her ne hikmetse hep eleştirilerim gündeme geldi!. Bu on beş yıl içinde beni hiç aramamış Bir Başkan geçen gün kendisini eleştirmemden dolayı, telefonum saatin dokuzunda acı, acı çaldığında şimdi yandık demiştim. Konuşma aynen şöyle başlıyordu, Süleyman bey sana sitem için aradım. Dur Başkan, dur demeye kalmadan sitemler başladı tabii ki, oysaki aynı Başkanı çok kez hizmetlerinden dolayı olumlu yazılar yazmıştım. Allahın bir kelamını yapsa! Bu olumlu şeyler için, sitemi içinde olabilir diye cem. İnsanlar duymak istediği kelimeleri ettiğin zaman mutlu oluyorlar. Kimsenin en ufak bir eleştiriye tahammülü yok. Başlığımızı neden Cazgır diye yazdık? Mesele çok basit, cazgır oldun mu, aman bize dokunmasın misali kaynakları açanları gördük. Şimdi, mesele cazgır mı olacan, eleştiren mi olacan?kendi ahvalleri için. Bize de düşen şu, “o bizim evladımız”.dendiği an demek oluyor ki o bizi eleştirmez anlamına geliyor. Ama şu var ki, “biz uysal koyun değiliz”. Kim bir İkisinin de bir karşılığı var elbette, kimine felek, kimine kelek hesabı, kesilsin faturalar, gelsin mangırlar. Toplum besliyor aslında bu cazgırları, onlar kendi özelliklerini yansıtıyorlar adım önde derseniz, cevaplamaya bile gerek görmüyorum. Cazgırlar her daim öndedir. Bakın buradan iddia ediyorum, bu yazı çıktığında, ne kadar cazgır varsa bana sallayacak. Dümenlerine su kaçırıyoruz da ondan. Şu meseleye bir açıklık daha getireyim, yazı kendi mesleğimden olanlara değil. Aslında, mesele Cazgırdan korkmak değil, kendi yaptığı üçkâğıtların ortaya çıkmaması içindir susmak veya “üç bana, bir sana” misalidir konu. Hani, halk dilinde vardır ya, “ele verir talkımı kendi yer salkımı”. Aslında kendi olurluluğu o cazgırlara bağlıdır, mesele basit, sen eleştir ecen Cazgır seni eleştirecek, salkımı yiyenlerden besleniyor çünkü. Aslında bu ülkeler içinde geçerli, mazbut ülkeleri etkisi altına alan zihniyet, Kuzey Kore gibi bir ülkeyle nasıl bağ kurarım diye çabalıyor. Tolum ne zaman bakış açısını değiştirecek, bu cazgırlarda aç kalacak. Önemli olan benim değindiğim konuların eleştirisel olması değil, birilerin alışkanlık yapması hep övgüye. Düşüncemiz Fatura kesmekten eli yorulan değil, doğruları yazmaktan, eli yorulan toplum aradığımızdandır.