İngiltere Kralı 8. Edward, Atatürk’ün doğum gününü kutlatmak için sordurduğunda “Benim için 19 Mayıs’ta doğmuştur deyiniz” diyecek kadar önemsiyordu Samsun’a çıktığı günü.
Gerçekte doğduğu yılı ve günü ise hiçbir zaman mesele etmemişti. Zira hem çok önemli ve yoğun bir gündemi vardı hem de insanların onun şahsı için ayrı ve özel bir günü kutlamasını istememişti.
“Necdet Sakaoğlu, Atatürk’ün yıllardır 1881 olarak okuduğumuz, bildiğimiz doğum tarihinin bilinenden iki yıl önce, 4 Ocak 1879 olduğunu, pek de uzakta değil, Şişli’deki Atatürk Evi’nde bulunan tarihî belgeyle ilk kez resmen kanıtlıyordu.
19 Mayıs Mustafa Kemal’in gerçek doğum günü değildi belki, ama Samsun’a çıkışı Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamında çok önemli bir dönüm noktasıydı. Gerçi o tarihte henüz önderlik konumuna gelmemişti ama artık gelmek üzereydi. Anadolu’ya istediği gibi, geniş salahiyetlerle tayin olmuştu. Bunları kullanmaya başlayacak; durumu ölçüp biçecek ve bir ay sonra isyancı durumuna düşmeyi göze alacaktı. Erzurum Kongresi’ne katılması ise onu siyasal önder konumuna yükselecekti. Dolayısıyla yıllar sonra 19 Mayıs’ı sembolik “doğum günü” olarak göstermesi anlamlıydı.” (Tarihte bugün den alıntıdır.)
Bu açıklamaları ve belgeleri incelerken bir kez daha Mustafa Kemal’e hayranlığım arttı. Her davranışını ince ince hesaplayan ve gözü kara, ne istediğini bilen bir liderin halkı olmak gerçekten gurur verici.
Ancak bütün bu başarının ve aklın arkasında ciddi bir şans faktörünün olamaması kaçınılmaz, zira başarılı olamasaydı vatan haini ilan edilecek ve tarihe hain olarak geçecekti. Şansı rast gitti ve dünyanın kabul ettiği, saygı duyduğu lider oldu. İyiki de şansı onunlaydı ve iyiki de Türklerin Atası oldu…
Bir taraftan da toplumun ne kadar aciz, biçare ve muammalarla dolu bir tarihin içinde sarmalandığını düşünmeden yapamadım.
Her zaman dediğim gibi tarihi insanın vicdanı belirler…
İnsanın vicdanı ve keyfiyle yapılan neye inanmak gerekir, işte burada oturup düşünmek lazım.
Bilirsiniz Ata’mızın ölüm günü bile muammadır, şimdide gerçek doğum tarihi belgelerle gündemde,
Yine bilirsiniz Kuran-ı Kerim peygamberimizin ölümünden, kimi kaynakta 13 kiminde 20 yıl sonra yazılmaya başlandığı anlatılır. Yani yine çok insanın; elinin, aklının, vicdanın değdiği ortada…
Peki, siyasi darbeler… Kimi dinlesek ya da hangi kaynağı okusak, farklı düşünceler içine girmiyor muyuz?
Ve diğer tarihsel bilgiler…
15 Temmuz, bizim zamanımıza denk geldi ve yetkinler tarafından “Demokrasi ve Milli
Birlik Günü” ilan edilmedi mi? Kime göre, neye göre…
Uzun zamandır da uğraştığımız salgın, aşı, maske muamması ve bir savcının “işimden olacağım biliyorum” diyerek, yaşanan usulsüzlükleri diğerleri gibi, tek tek anlatması ve o koca yüreği ile suç duyurusunda bulunduğunu ifade etmesi…
Sizce, tarihe bütün bunlar; kimin vicdanıyla, aklıyla yerini alacak?
Her şeye rağmen iyiki doğdun mavi gözlüm, sarı saçlım, iyiki Samsun’a çıktın ve Türk’ün kaybettiği kimliğini bize geri verdin…
Bayramımız kutlu olsun..!
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!