Her ne yaşta olursak olalım taa derinlere saklamaya çalıştığımız çocuk yanlarımız bizim yaşama bakış açımızı ve tavırlarımızı belirler.
Dört çocuk yanımız vardır. Bunlar; yaralı çocuk, saldırgan-öfkeli çocuk, dürtüsel çocuk, mutlu çocuk.
Saldırgan ve dürtüsel çocuğu, yaralı çocuğu kapatmak ve korumaya almak için kullanırız.
Bireyin davranışı, gelişimi toplumunda genel durumunu belirler. O yüzden 80-90’lı yıllar da toplumda yaralı çocuk algısı yüksekti. Dinlenen şarkılar… Sosyal tavırlar… Hep hüzün, acı içerikliydi o yıllarda arabesk müziğin en gözde olduğu dönemlerdi.
90’lar dan 2000’ler de daha bireyci tavırlar sergilenmeye başlandı. Öfke patlamaları, dürtüsel tavırlar kendini göstermeye başladı.
70-80’lerin yaralı çocuk algısını, kavgalar, aşırı yeme, içme, sağlıksız cinsel beraberlikle kapatmaya başladık.
2010’lar dürtüsel çocuğun hâkim olduğu yıllar oldu. Çok yiyen, çok içen, aşırı tüketen, alış-veriş yapan, her önüne gelen beraber olan, sosyal bir problemle baş başa kaldık.
Bireyin davranışlarımı toplum mu değiştirdi, toplum mu bireyi değiştirdi? Sosyal bilim hala bu konuda farklı düşünceleri sunmaya devam ediyor.
Ancak, içimizde ki çocuğu ehlîleştiremediğimiz, yaralı çocuğu iyileştiremediğimiz sürece hayatı dürtüsel, saldırgan- öfkeli çocukla karşılamaya devam edeceğiz, o yüzden sorunları hep kavga gürültüyle halletmek… Toplum ruh sağlığının nerelerde olduğunu bize gösterebiliyor.
”Tartışmalarda düşünceler kapışır, (bu da mutlu çocuğun davranışıdır) kavgalarda ise kişilikler (yaralı çocuk kendini mutlaka saklamalıdır.)”
Hayatımızda mutlaka bu dört çocuktan biri olarak tepkimizi belirleriz.
Şimdi düşünelim. ”Benim yaralı çocuğum; nerede, ne zaman, hangi olaylarda ortaya çıkıyor? Yaralı çocuğun içindeki kendiyle ilgili algısını hatırlayarak yanıtlayın.
Zira hayatın güzel olabilmesi, “yaşadıklarınızdan ziyade onlara vereceğiniz tepkilerle doğru orantılıdır.”
Yaşadığımız sorun önce yaralı çocuktaki hangi olumsuz düşünceye dokunuyor? Ben sorunla ilgili ne düşünüyorum? Soruna karşı ne yapmalıyım? Yani; “olay+düşünce+duygu+tepki” İşte tepki, size ait bir durum. Bir olayda saldırgan, öfkeli, dürtüsel çocuğu ortaya çıkardığınızda aslında sonucun değişmeyeceğini, aksine tartıştığınız, kavga ettiğiniz için olayların sizin için oldukça arapsaçına döneceğini bilmelisiniz.
Özellikle, çocuklar; sevgi ve ilgiyi yeterli alamazlarsa etrafa saldırgan tavırlar sergiler.
Çevrenizde; sık sık bağıran, çağıran, gürültücü, kavgacı, saldırgan, pireyi deve yapan birileri varsa, bilin ki çok sevilmemiştir.
O yüzden içimizde ki çocuk her ne yaşamışsa yaşasın, tepkilerimiz bugün yaşadığımız hayatı bize sunar.” Bugün yaşadıklarım, düne kadar ilmek ilmek dokuduklarımdır aslında”
İçinizdeki dört çocuğu keşfettiğinizde, içindeki sizi bulmuş olursunuz. Mevla’nın dediği gibi “Sen kendini tanımadığından neşelenmedin, huzura kavuşmadın. Eğer kendini tanısaydın, sende kimin misafir olduğunu bilirdin; memnuiyetsizlik, huzursuzluk denilen şeyler sana bir daha gelmezdi.”
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!