Kadınların sağlığını tehdit eden sorunların başında gelen
meme kanseri ve yumurtalık kanserinde kalıtsal etkinin araştırılması ile riski
azaltmak mümkün hale geliyor. Meme ve yumurtalık kanserlerinin yüzde 80’inde
kalıtsal risk faktörü bulunmadığını, buna karşın BRCA1 ve BRCA2 genlerinin
birinde meydan gelen mutasyonun yüzde 5-10 düzeyinde kanser gelişimine neden
olduğunu anlatan Acıbadem Adana
Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Demircan, bu duruma karşı
alınabilecek önlemler hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Ailesinde erken yaşta,
birden fazla kişide meme kanseri görülen kadın ve erkeklerin bu iki genin
tespiti için gereken testleri yaptırması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr.
Orhan Demircan, sonucun pozitif olması halinde her iki memenin ve rahmin
alınmasının yanı sıra ilaçla tedavi gibi bazı önlemlerin gündeme geldiğini
belirtiyor.
Gen mutasyonu
erkeklerde risk artıyor!
Kalıtsal meme ve yumurtalık kanseri görülenailelerin
yaklaşık yarısında BRCA1 ve BRCA2 genlerinde mutasyon
bulunuyor. DNA onarımında görev alan bu genler mutasyona
uğradığında meme ve yumurtalık kanseri gelişimine yatkınlığın söz konusu olduğunu
kaydeden Prof. Dr. Orhan Demircan, “BRCA 1 mutasyonu varlığında yaşam
boyu meme kanseri gelişme riski yüzde 70-80, yumurtalık kanseri gelişme riski yüzde
30-40 artıyor. BRCA 2 mutasyonunda ise risk bu oranların yarısı kadar oluyor.
Bu gen mutasyonlarına sahip erkeklerde meme kanseri ve prostat kanseri gelişme
riski de yüksek. Ayrıca yine bu kişilerde pankreas kanseri ve melanomdahil
olmak üzere diğer kanser risklerinde de hafif
bir artış vardır” diye bilgi veriyor.
Genetik testi
gerektiren durumlar
BRCA1 veya BRCA2 gen mutasyonlarının yanı sıra TP53,
PTEN, CDH1, ATM, CHEK2 veya PALB2 gibi tümör baskılayıcı genlerde de
mutasyonlar görülebildiğini ifade eden Prof. Dr. Orhan Demircan, kandan bakılan
bir test ile bu riskin ortaya konulabileceğini kaydediyor. Ancak bu testi her
meme ya da yumurtalık kanseri tanısında yapmaya gerek olmadığını anlatan Prof.
Dr. Orhan Demircan, genetik riski artıran durumları şöyle sıralıyor:
- Ailede bir veya daha fazla kadında 45 yaşında veya daha
genç yaşta meme ve/veya yumurtalık kanseri olması.
- Ailede melanom, prostat ve pankreas kanseri gibi ek
kanser öyküsü bulunması.
- Ailenin aynı tarafında birden fazla kuşakta meme ve/veya
yumurtalık kanserlerinin varlığı.
- Ailede bir kadının aynı veya diğer memesinde ikinci bir
meme kanseri teşhisi konması veya meme
ve yumurtalık kanserinin birlikte olması.
- Erkek bir akrabaya meme kanseri teşhisi konması.
- Ailede LiFraumeni/Cowdensendromu ile uyumlu tümörlerin
varlığı.
Ailede erken
yaşta kansere dikkat!
Meme kanseri tanısı alan kadınların yüzde 5-10’unda,
erkeklerin ise yüzde 20’sinde BRCA1 veya BRCA2 genlerinin birinde mutasyon
olduğu düşünülüyor. Meme kanserinin biyolojik özelliklerini gösteren östrojen,
progesteron ve HER2 reseptörü negatif olan “üçlü negatif” meme
kanseri saptanan 60 yaşından küçük kadınların yaklaşık yüzde 10-30’unda BRCA1
veya BRCA2 gen mutasyonuna rastlandığını kaydeden Prof. Dr. Orhan Demircan, “60
yaşından önce dört veya daha fazla meme kanseri tanısı konmuş ailelerde
kanserin kalıtsal olma riski yüzde 80 civarındadır. Bu nedenle üçlü negatif
meme kanseri bulunan kadınlara genetik test yapılması ve genetik danışmanlık
alması önerilmektedir” diyor.
BRCA1 veya BRCA2 genlerindeki mutasyonlar, kan veya
tükürük testi ile tanımlanıyor. Genetik mutasyon tespitinin ailedeki kanserleri
açıklayabileceğine ve risk altındakileri belirlemeye yardımcı olacağına değinen
Prof. Dr. Orhan Demircan, kanseri önleyebilecek cerrahi ve medikal seçenekler
bulunduğunu hatırlatıyor.
Risk azaltıcı
yöntemler
Önleyici (profilaktik) mastektomi (memenin alınması) ve
yumurtalıkların alınması, genetik geçişli
kanseri önlemek için en sık kullanılan risk azaltıcı cerrahi yöntemler olarak
dikkat çekiyor. Her iki memenin de çıkarılması ile meme kanseri riskinin yüzde 90
azaldığını belirten Prof. Dr. Orhan Demircan, “Meme
başının ve cildininkorunduğu mastektomi işlemi olumlu kozmetik sonuçlarıyla gen
mutasyonlu kadınlar için önemli bir seçenek oldu. Ancak meme içinin
boşaltılması işleminin geri dönüşü olmayan bir işlem olduğunu da belirtmek
gerekiyor” diye konuşuyor.
Yumurtalıkların ve tüplerinin önleyici cerrahi olarak
çıkarılması olarak açıklanan “profilaktiksalpingo-ooferektomi” işlemi ile yumurtalık
kanseri riskinin de yaklaşık yüzde 90 oranında düştüğünü dile getiren Prof. Dr.
Orhan Demircan, bu yöntem ile menopoza girmeyen kadınlarda meme kanseri gelişme
olasılığının da yarı yarıya düştüğünü kaydediyor.
“Gen mutasyonuna sahip kadın için, meme veya yumurtalık
kanseri gelişme riskini azaltmak için yapılacak önleyici cerrahi önemli bir
karardır” diye uyaran Prof. Dr. Orhan Demircan, kanser riskini ilaçla azaltma
yöntemi hakkında da şöyle konuşuyor:
“Kemoprevensiyon, kanserin gelişmesini durdurmak veya
önlemek için ilaçların kullanılması anlamına geliyor. Meme kanseri riski yüksek
olan kadınlar tarafından 5 yıl süreyle alınan tamoksifensitrat, bu riski yüzde 50
oranında azaltıyor. Bazı araştırmalar, tamoksifenin BRCA1
ve BRCA2 mutasyonları olan kadınlar için meme kanseri riskini azaltmaya
yardımcı olabileceğini düşündürüyor. Bununla birlikte, BRCA1 mutasyonlu
kadınların hormon reseptörü negatif kanser geliştirme olasılığı daha yüksek
olduğundan, önleyici etkisi yeterli olmayabilir.”
Tarama 18
yaşından itibaren başlamalı
Belirtiler ortaya çıkmadan önce belirli kanser türlerini
bulmak için farklı testlerin kullanıldığı tarama yöntemleri de BRCA1 veya BRCA2
gen mutasyonu olan kadınlarda büyük önem taşıyor. Genetik geçiş riski olan
kadınlarda şu tarama yöntemleri kullanılıyor:
- 18 yaşından itibaren aylık kendi kendine meme muayenesi,
- 25 yaşından itibaren yılda iki kez klinik meme muayenesi,
- 25 ile 29 yaş arasındaki yıllık meme MR görüntülemesi,
- 30 ile 75 yaş arasında yıllık mamografi ve meme MR görüntülemesi,
- 20
yaşından itibaren jinekolojik muayene ve ultrason,
- 30
yaşından başlayarak altı ayda bir CA-125 kan testi.